MHP Lideri Devlet Bahçeli Gurup Toplantısında Gündemi Değerlendirdi

MHP Lideri Devlet Bahçeli Gurup Toplantısında Gündemle İlgili Açıklamalarda Bulundu

MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. ABD seçimleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Bahçeli, “Bizim için önemli olan ABD’nin uyguladığı politikaların muhtevası, bunun da ülkemize, bölgemize yansıma düzeyleridir.” dedi. Bahçeli, “Bizim baktığımız yer Türkiye’dir, bastığımız yer başkent Ankara’dır” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM’deki MHP Grup Toplantısı’nda önemli açıklamalarda bulundu. CHP’ye sert tepki gösteren Bahçeli “CHP’nin daha ilk dakikada kutlama mesajı nedir? Kılıçdaroğlu nereye yetişeceksin? Atatürk yerinden kalksa bunları vura vura kovalar” dedi.

MHP Lideri Bahçeli’nin grup toplantısı konuşması şu şekilde:

“Yurdumun her köşesinde yaşayan aziz vatandaşlarıma, gönül ve kültür coğrafyalarımızda varlık mücadelesi veren muhterem kardeşlerime en derin şükranlarımı sunuyorum.

Bildiğiniz gibi dün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 82’inci vefat yıl dönümüydü.

Yine bildiğiniz gibi, Anıtkabir’de düzenlenen 10 Kasım Anma Günü Programı nedeniyle salı günü yapmamız gereken mutat Grup Toplantımızı bugüne ertelemiştik.

Aziz Atatürk, harap olmuş bir ülkeyi, yorgun düşmüş bir milleti yeniden kuvvet haline getiren Liderdir.

Önce vatanı kurtaran, sonra devleti kuran büyük bir komutan, muktedir bir siyasetçidir.

Fani hayatı, kutlu varlığından güç ve ilham aldığı Türk milletine hizmetle geçen ilkeli ve inanmış bir insandır.

Atıl ve hareketsiz duran milleti, aciz ve çaresiz olan aydın ve eşrafı adım adım uyanışa sevk etmeyi, ortak hedeflere yönlendirmeyi başarmış önder bir şahsiyettir.

Çağın stratejik boşluklarını gören, bölgesel ve küresel dengeleri isabetle teşhis eden, son aşamada İmparatorluğumuzun yıkıntıları arasından yepyeni bir Türk devletini adeta cevher gibi bulup çıkaran yüksek vasıflı dava adamıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’dir, büyük Türk milletidir, Türk milliyetçiliğinin muazzez yüzü, muteber yüreğidir.

Kendilerine Cumhuriyet’in bekçiliğini vehmedenlerle Cumhuriyet’i tahrip etmeyi hedefleyen bölücü ve yıkıcı odakların sebep olduğu kargaşa ve kutuplaşma yıllarca ülkemize çok zaman kaybettirmiştir.

Özellikle son zamanlarda dinimize yönelik Avrupa merkezli saldırıların Peygamberimizin şahsiyeti üzerinden yapılmaya çalışılması da tedavüldeki sinsi oyunun bir diğer boyutu, Batı’ya tutunmuş bir başka ayağıdır.

Ne inançlarımızdan taviz veririz, ne İstiklal Savaşımızın zafer tacı olan Cumhuriyet’imizden vazgeçeriz.

Ne geçmişi unuturuz ne de geleceği unutulmuşluğa bırakırız.

Temeli yüksek Türk kültürü ve Türk kahramanlığı olan Türkiye Cumhuriyet’i Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eseridir.

Bu eser ilk günkü onuruyla, ilk günkü heyecanıyla, ilk günkü safiyetiyle ilelebet var olacak, egemenliğin hem sahibi hem de muhafızı Türk milleti tarafından sarsılmaz bir iradeyle korunup kollanacaktır.

Parlak fikirleri, muazzam ilkeleri, önümüzü aydınlatan ülküleri de milli şerefe emanet olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Millet Meclisi’mizin İlk Başkanı, İlk Cumhurbaşkanımız aziz Atatürk’ü bir kez daha rahmetle, minnetle, saygıyla anıyor, ruhunun şad, mekânının da cennet olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimi 3 Kasım 2020 tarihinde yapılmış, her ne kadar Trump itirazlarını seslendirse de Demokrat Parti adayı Joe Biden 46’ıncı başkan olarak seçilmiştir.

Bu durum işleyen demokratik çarkın bu ülkedeki doğal bir sonucudur.

Milliyetçi Hareket Partisi ABD Başkanlık Seçimini elbette yakından takip etmiş, lazım gelen analiz ve değerlendirmeleri fikriyatının kalibresiyle yapmış, buna da devam etmektedir.

Hiç kuşku yok ki, Amerikalı seçmenlerin takdir ve tercihine saygı duymakla birlikte başkan adayları arasında taraf tutacak, tercih yapacak köhne bir anlayışa hiçbir zaman kapılmadık, böylesi bir basitliği aklımızın ucuna dahi getirmedik.

Kimin başkan olup olmadığı öncelikle ABD’lilerin kendi iç meselesidir.

Bizim baktığımız yer Türkiye’dir, bastığımız yer Başkent Ankara’dır, dünyayı kavrayıp okuduğumuz dil ağzımızdaki ana sütümüz Türkçe’dir.

Türkiye’nin tarihi hakları, devlet olmaktan kaynaklı egemenlik kazanımları neyi işaret ve ifade ediyorsa bizim duruşumuz ve yerimiz orasıdır.

Devletlerarası münasebetlerde duygusallık aklın önüne geçerse ikili ve çok taraflı diyaloglar barış, denge ve istikrar kulvarından tehlikeli şekilde savrulacaktır.

Bizim için önemli olan ABD’nin uygulayacağı politikaların muhtevası, bunun da ülkemize, bölgemize ve uluslararası ilişkilere yansıma düzeyleridir.

Kaldı ki, biz ne Biden şakşakçıyız, ne Trump sevdalısıyız, ne filin hortumundan tutuyoruz ne de eşeğe binmek için sıra bekliyoruz, hamd olsun Türk oğlu Türk olarak cihanı kavrıyoruz.

ABD, özellikle 1.Dünya Savaşı’ndan itibaren dünyanın stratejik denklemlerini etkileyen; askeri, ekonomik ve teknolojik gücüyle medeniyetleri ve milletleri doğrudan ilgilendiren önemli bir ülkedir.

Bu yüzden dikkatle ve uyanık bir şuurla izlenmesinde mutlaka zorunluluk vardır.

Biz ABD Başkanlık Seçim kampanyasının nasıl yapıldığına, adayların hangi kaynaktan beslendiğine, seçimin adil, şeffaf ve objektif demokratik kriterlerle yapılıp yapılmadığına pek bakmıyoruz.

Sertleşen siyasi kutuplaşmanın, eyaletler arası gerilimin, yoğunlaşan toplumsal anlaşmazlıkların, seçime şaibe karıştığına dönük iddiaların ABD’ye nasıl tesir edeceğini, hatta bir çözülme girdabına sokup sokmayacağını bundan sonraki gelişmeler tayin edecektir.

Belki de ABD’ye yakın bir gelecekte etnik kamplaşma hakim olacak, bu ülke eyaletler bazında bir ayrışma sürecine sürüklenebilecektir.

Kanaatim odur ki, yeni ABD Başkanı’nın dış politika ve uluslararası güvenlik konularında izleyeceği temel siyaseti zaman içinde daha iyi anlaşılacak ve değerlendirilebilecektir.

Yine de temkinli, tedbirli, tedarikli ve kuşkulu bir bekleyişin içinde olduğumuzu herkesin bilmesinde yarar vardır.

Çünkü Biden’in geçmişteki sözleri, temasları, çelişkileri, gelgitleri, mesafeli tutumu, Türkiye’ye şaşı ve soğuk bakışı iyimserliğimizin önüne set çekmekte, baraj oluşturmaktadır.

Önyargılardan uzak, dostluk ve müttefiklik esasına dayanan, karşılıklı hak ve çıkarları gözetip güçlendiren bir diyalog mekanizmasından iki ülkenin de kazançlı çıkması kuvvetle muhtemeldir.

Binlerce yıl boyunca, kıtalar arasında zaman zaman bozulan güç dengelerini terazileyen devletlerin, paktların ve blokların varlığı, kuvvetin tek bir elde toplanmasına izin vermemiştir.

Alışılagelen bu tarihi süreç, son 30 yılda Soğuk Savaş yıllarının sona ermesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nin tek kutup iddiasıyla ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Kendini rakipsiz gören küresel gücün dünyayı tek başına ve dilediğince tanzim etmeye kalkışması, sosyal, kültürel, ekonomik ve diplomatik karmaşayı günden güne tırmandırmıştır.

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi maalesef ülkemizde de siyasetçisinden aydınına kadar pek çok kesim bu yeni anlayışı ve dayattığı değerler sistemini benimsemişlerdir.

Ancak Türkiye bugünkü haliyle, kendi sorunlarını ihmal etmeden, uluslararası alanda söz sahibi olmanın hedefine kilitlenmiştir.

Emperyalizmin katarına eklemlenen güçler kuşatmayı yaran, kumpası yıkan Türkiye’den ürkmektedir.

Biliyorlar ki, uyanan devin ayağına pranga vurmak, boynuna tasma geçirmek dünyanın tersinden dönmesini istemek kadar ahmaklıktır, aptallıktır, saçmalıktır.

Türkiye’yi dikkate almadan yapılan tüm hesaplar bozulmaya, buruşturulup atılmaya mahkûmdur.

Doğu Akdeniz’den Kafkaslar’a, Ortadoğu’dan Balkanlara, Afrika’dan Avrupa’ya Türkiye her yerdedir, nitekim adaletin yanındadır, insaniyetin safındadır, hakça paylaşımın, haysiyetle yaşamanın tarafındadır.

Hakkımızı hiç kimseye yedirmeyeceğiz.

Hukukumuzu hiç kimseye çiğnetmeyeceğiz.

Onurumuza düşkün bir millet olarak milli bekamızla asla oynatmayacağız.

İşte muhatabı olduğumuz sıkıntıların kaynağı da burada aranmalıdır.

Bizim ABD’den beklentimiz Türkiye’yi küçük görmemesi, küçümseme yanlışına düşmemesidir.

Tarih boyunca Türk milletinin dostluğu aranmış ve beşeriyet için güven uyandırmıştır.

Düşmanlığı ise her zaman korku saçmıştır.

Bizim duruşumuz merttir, varlığımızın özü de sözü de birdir, herkes için senettir.

Türk milleti hiçbir zaman namerde eyvallah etmemiş, muhtaç düşmemiştir.

Neysek oyuz, göründüğümüz gibi oluruz, olduğumuz gibi de görünürüz.

Ölürsem şehit, kalırsam gazi diyen bir milletin diz çöktüğü, aman dilendiği, aman sen de dediği duyulmuş, görülmüş şey değildir.

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demedik, bundan sonra da demeyeceğiz.

Bizim anlayış ve inancımızda insan insanın kurdu değil hem ufku hem de yurdudur.

Ülkeler arası ilişkilerin ana direği, ana fikri bu ufuk çizgisinin sağlıklı ve sağduyulu mimarisine bağlıdır.

Milletleri kendi coğrafyalarında, kendi beşeri ve ekonomik kaynaklarından feragat etmeye zorlayan hastalıklı ve zulüm temelli sistemin bir an önce son bulması Türk milliyetçilerinin samimi dileğidir.

Küresel projeler için engel görülen milli devletler ve güçlü millet yapıları insanlığın susadığı barış ve istikrarın yegane çaresidir.

Dünyaya nizam vermeye çalışan küresel güç mertebesindeki devlet ve yöneticilerin, bu gerçeklere saygı gösterip riayet etmeleri insanlığın geleceğini kurtaracak, insan onuruna saygıdeğer bir hizmet olacaktır.

İşte asıl kıyamet de o zaman kopacaktır.

Bizim anlayamadığımız, ABD’deki Başkanlık Seçimi kampanyasına Türkiye’den fiilen ve gıyaben katılıp, adaylar arasında mekik dokuyan ateşli taraftarların varlığıdır.

Meğer ne çok Biden şarlatanı, ne çok Trump soytarısı varmış da haberimiz olmamış.

Günlerce medya her meselede olduğu gibi kasıla kasıla ABD Başkanlık Seçimini yorumlayan yandan çarklı sözde uzman yorumcuların fanatik görüşlerini seslendirmiştir.

Bir baltaya sap olamamış ne kadar ucube varsa siyaset allamesi kesilmiş, zannederseniz Biden veya Trump’ın akıl hocalığını yapmışlardır.

Bizim değerlendirmemize göre, bunların kılavuzluğu karganın kılavuzluğuyla tıpatıp aynıdır.

Biden’cilerle Trump’çılar sürekli tartışmışlar, hezeyandan hezeyana yelken açmışlardır.

Hakikaten de ülkemiz ve milletimiz adına hazin ve ibret verici talihsiz tartışma programları uzun bir süre ekranları karartmıştır.

Biz izlerken utandık, ama onlar konuşurken utanmadılar.

ABD’deki başkanlık değişimini, bu ülkenin vatandaşlarından daha fazla önemseyen, daha fazla sevinen, gereğinden çok anlam ve sonuç çıkartan sözde aydın ve akmaz kokmaz yorumcuların bu denli kalabalık olması kaygı verici oranda düşündürücüdür.

Bunları bıraksak, televizyon programlarında ilişip oturdukları masaların birden bire üstüne çıkıp tarafı oldukları başkan adayları hesabına nutuk atmaları dahi mümkün ve muhtemeldir.

Karşımızdaki yabancılaşma, karşımızdaki yozlaşma, emin olunuz tehdit edici boyutlardadır.

ABD Başkanlık Seçimine umut bağlayanların, insanlığın binbir meşakkatle bugün geldiği vicdani aşamaya, aziz ceddimizin yüzyıllar öncesinden nasıl ulaşmış oluğunu görmelerini tavsiye ve temenni ediyorum.

Bu zihniyet sahipleri, milyonlarca kilometre karelik, üç kıtaya yayılan büyük coğrafya üzerinde yüzlerce yıl süren hükümranlığın ırkçılıkla ve ayrımcılıkla, zorbalıkla ve cebren gerçekleşmiş olduğunu zannediyorlarsa büyük Türk milletini asla tanımıyorlar, onun asalet ve hürmete dayalı yönetim anlayışını bilmiyorlar demektir.

Nitekim ülkemizdeki her mevki ve makam herkese ardına kadar açıktır.

Hatıraları ile iftihar ettiğimiz İmparatorluk tarihimiz asla ırkçı, dışlayıcı ve ayrımcı değildir.

Milli devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti aynı vicdan ve insanlık mirasının devamı olarak bu düşüncenin soylu bir temsilcisidir.

Ancak bunları görebilmenin ve düşünebilmenin yolu sorunlarımıza, Başkent Ankara’dan bakmaktan ve büyük Türk tarihinin şerefli sayfalarını titizlikle incelemekten geçmektedir.

Bizim tuhafımıza giden bir başka husus ise CHP Genel Başkanı’nın Biden’i kutlamasındaki çabukluğu, hızı, telaşı ve acelesidir.

HDP’ye bakınız, o da hemen kutlamıştır.

Bir türlü köşesine çekilmeyen, farklı zamanlarda sivri açıklamalarla kendisini hatırlatan bir siyaset eskisi de, Türk dış politikasının ABD’yle uyumlu olmasına vurgu yaparak Biden’i şans olarak gördüğünü söylemiştir.

Ruhu kiralanmış olanlar ortadadır.

İradesini devretmiş çarpık yüzler adeta podyuma çıkıp ABD’ye beni unutmayın mesajı iletmişlerdir.

Tek kelimeyle kepazelik olarak nitelendireceğimiz bu resmin neresinde millet sevdalısı, neresinde vatan ve bayrak aşığı bir yüz vardır?

Bilhassa merak ediyorum, Sayın Kılıçdaroğlu nereye yetişeceksin?  Gizlenemez bu memnuniyetin esbab-ı mucibesi nedir?

Henüz seçim sonuçları kesinleşmeden, resmi açıklama yapılmadan, başkanlık makamı yeni sahibini bulmadan bir muhalefet partisi liderinin kutlama mesajı neyin nesi, kimin sesidir?

CHP’yi, ABD’nin sevdalısı yapan ilişkiler ağını neye yoralım?

Biden’in ağzına sürdüğü bir tutam balın lezzetini almış olmalı ki, Kılıçdaroğlu yeni efendisiyle sosyal medyayla temas kurma gereği hissetmiştir.

Yoldaşlarımı sattım, senin yandaşın oldum demiştir.

Dünya üzerinde kaç muhalefet partisi başkanı alelacele Biden’i tebrik etmiştir?

Kılıçdaroğlu meşruiyetini yabancı başkentlerde arayan, alın beni kullanın mesajı veren kökünden kopmuş, kimliğini kaybetmiş bir siyasetçidir.

Allah için söyler misiniz, şu sözlerim yanlış mıdır? Gazi Mustafa Kemal Atatürk yerinden kalksa bunları gerçekten de İzmir’e, hatta Okyanusun karşı kıyısına kadar vura vura kovalardı.

Türk tarihinin yaklaşık son ikiyüz yıllık seyri, siyaset üzerinde tahakküm kurmayı hak sayan mihrakların zaman zaman gerçekleştirdikleri talihsiz olaylarla doludur.

Bugüne kadar yaşadıklarımız demokrasiye müdahale heveslerine zemin hazırlayan temel gelişmelerin özellikle kutuplaştırıcı, çatıştırıcı ve tahrik edici siyaset yanlışlarından beslendiğini ortaya koymuştur.

Bundan ders çıkarmak lazımdır.

Ülkemizin demokrasi tecrübeleri tehlikenin yalnızca siyaset dışından değil, ağır kusurlu siyaset ve demokrasi algısının da darbeci zihniyetler kadar demokrasimize ve demokratik kültürümüze zarar verdiğine işaret etmektedir.

Bu nedenle demokrasiyi yaşatmanın tek yolu sadece dış müdahale kanallarını kapatmak değildir.

İşbirlikçi ve yabancı başkentlerin yörüngesine giren siyasi akımlar da demokrasinin kategorik muhalifidir.

Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, milletimizden umudu kesmiş, tehlikeli sularda kulaç atmaya başlamıştır.

Sokak telkinlerinin son zamanlarda ziyadesiyle gündemde olması bunun bir göstergesidir.

CHP devleti kurmakla övünmektedir, fakat gerçek kurucu aziz Atatürk liderliğinde büyük Türk milletidir.

Bugün Türkiye’de devlet krizi değil, muhalefet krizi, siyasi ahlak krizi, son tahlilde CHP krizi vardır, her geçen gün de kökleşmektedir.

Milli Mücadele tertemiz millet iradesine dayanılarak kazanılmıştı, emperyalizmin gönüllü tutsağı olan zilleti de bertaraf edecek yine millet iradesi olacaktır.

Bilinmelidir ki, Türkiye, tozlu raflarından indirilmiş Sevr planının yeni sahiplerine asla teslim olmayacak, zalimlerle ve hainlerle imanla, iradeyle mücadele edecektir.

Büyük bir bahtiyarlık ve memnuniyetle ifade ediyorum ki, Karabağ’da 30 yıla yakındır devam edegelen düşman tasallutuna tarihi bir darbe indirilmiş, can Azerbaycan kahramanlıkla topraklarını almıştır.

Ermeni çeteleri tutundukları vatan topraklarından sökülüp atılmıştır.

Katil Paşinyan acıyla kıvranarak yenilgiyi kabullenmiş, elleri titreye titreye uzlaşılan anlaşma metnine imza atmak zorunda kalmıştır.

Zafer inancın başarısı, azmin mükafatıdır.

İman ediyoruz ki, Allah zalimi imhal eder, ama asla ihmal etmez, etmemiştir, etmeyecektir.

Ermenistan döktüğü kanların bedelini ödemiştir.

Tarihi rövanş alınmıştır.

Şehitlerin, mağdurların, mazlumların, evlerinden barklarından koparılan masum soydaşlarımızın hesabı terörist devlet Ermenistan’dan sorulmuştur.

30 yıllık zulüm dönemi kapanmış, işgal süreci sona ermiştir.

Ne mutlu bizlere, ne mutlu Azerbaycan Türklüğüne, ne mutlu büyük Türk milletine.

Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan arasında yapılan antlaşmaya göre, 10 Kasım 2020’den geçerli olmak üzere ateşkes tesis edilerek muzaffer Türk askerinin haklı mücadelesi tescillenmiştir.

Dokuz maddelik anlaşma metni Azerbaycan’ın zaferine tarafların onayıyla hukuki bir hüviyet kazandırmıştır.

Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev’in de ifade ettiği gibi, Paşinyan’ın anlaşmaya yanaşması kendi isteğiyle değil, Azerbaycan’ın demir yumruğuyla gerçekleşmiştir.

Ermenistan, işgal ettiği Ağdam ve Gazah bölgelerini 20 Kasım 2020 tarihine kadar Azerbaycan’a iade edecektir.

Dağlık Karabağ ve Laçin koridorundaki temas hattı boyunca Rus ve Türk barış gücü konuşlanacaktır.

Haydut devlet Ermenistan, 15 Kasım 2020 tarihine kadar Kelbecer bölgesini, 1 Aralık 2020 tarihine kadar da Laçin bölgesini Azerbaycan’a geri verecektir.

Dağlık Karabağ’ın kalbi, kadim Türk şehri Şuşa 8 Kasım 2020 Pazar günü işgalden arındırılmıştır.

Şuşa şehrinden 5 km’den fazla yakın olmamak üzere Hankendi ve Ermenistan’ı Laçin koridoru boyunca birbirine bağlayan yeni bir ulaşım yolu inşa edilecektir.

Azerbaycan her iki yönde Laçin koridoru ile vatandaşlarının, araçlarının ve yüklerin geçiş güvenliğini sağlayacaktır.

Yurtlarını terke zorlanan soydaşlarımız BM Mülteciler Yüksek Komiserliği gözetiminde Dağlık Karabağ’a ve çevre bölgelerine döneceklerdir.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin batı bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında ulaşım bağlantıları temin edilecek, yeni bir ulaşım koridoru inşa edilecektir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’i, şanlı Türk askerini, mücadeleye dua ve destek veren her kardeşimi gönülden kutluyor, hayırlı olsun diyorum.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, tedavi gören gazilerimize şifalar diliyorum.

Şimdi gerisini şer güçlerin piyonu Paşinyan ve hunhar şebekesi düşünsün.

Karabağ Türk’tür, Karabağ özgürdür, Karabağ Azerbaycan’dır, Karabağ Türk’ün çelikten bileğidir.

İki devlet, tek milletiz, iki ayrı bedende aynı canız.

Bir kere yükselen bayrak düşmemiş, düşmeyecektir.

13 Şubat 2009’da aramızdan ayrılan merhum şairimiz Bahtiyar Vahapzade’nin dediği gibi:

Bir ananın iki oğlu,

Bir amacın iki kolu,

O da ulu, bu da ulu,

Azerbaycan-Türkiye.

Dinimiz bir, dilimiz bir,

Ayımız bir, ilimiz bir,

Aşkımız bir, yolumuz bir,

Azerbaycan-Türkiye.

Bir milletiz iki devlet,

Aynı arzu, aynı niyet,

Her ikisi Cumhuriyet,

Azerbaycan-Türkiye.

Zaferimiz kutlu olsun, daim olsun, nice diriliş ve yükseliş mücadelemize vesile olsun.

Bu haftaki konuşmama son verirken hepinizi bir kez daha saygı ve sevgilerimle selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum.”

Bir Şeyler Yazın...

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

News TR sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et