Akşener Canlı Yayında 128 Milyar Doların Hesabını Sordu

Meral Akşener canlı yayında 128 milyar doların hesabını sordu

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, KRT TV’de gazeteci Çiğdem Akdemir’in sorularını yanıtladı.

Akşener’in açıklamalarından satır başları şu şekilde:  

128 milyar dolar henüz bulunamadı. İktidarın başı başta olmak üzere, küçük ortağı, bakanlar, her biri bir şey söylediler. Kafalarının çok karışık olduğu anlaşılıyor. Damat bakanla kayınpederi 128 milyar dolar üzerinden bir tasarruf yapmış fakat diğerlerinin haberi yok.

9 Ocak, benim söylediğim… Hem CHP, hem İyi Parti, bu 128 milyar doların peşine düştük. Ne oldu? Kedi yedi, dağa kaçtı, balta kesti, yandı bitti kül oldu gibi bir durum var. Sayın Erdoğan bir açıklama yaptı, kimse inanmadı. Genel Başkan Yardımcıları birbirleriyle çelişkili açıklamalar yaptılar. Damat bakanın nerede olduğu belli değil, ondan çıt yok. Maliye Bakanı bir açıklama yaptı, ‘Merkez Bankası milletimizi bu konuda bilgilendirmeli’ dedi. Bu çok önemli. Ben o sözün arkasındayım, peşindeyim. 

Tek adam rejiminin uyduruk ucube sistemin Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’yi getirdiği noktayı anlatmak açısından çok güzel bir örnek bu. O kadar para bir şekilde şuraya, şuraya, şuraya tasarruf edilmiş olabilir. Doğrudur, eğridir, eleştiririz ama bir cevabı olmalı. Küçük ortak da kasada duruyor dedi. Bir Ak Partili milletin cebinde dedi, bir başkası salgına harcandı dedi. Kimsenin haberinin olmadığı, nereye harcandığının cevabının bulunmadığı bir kaybolma hikayesi. Kayıplar ülkesi.  

“ZAAFİYETLERİ GÜNDEMDE TUTAN BİR SİYASETÇİYİM”

128 milyar dolar nerede sorusunun cevabı doğru dürüst verilmedi, vatandaş bunun peşine düştü. İktidar partisi vatandaşı ikna etmek yerine, cevapsızlığı seçti. Bugün bir çiftçimiz intihar etti. Geçtiğimiz hafta bir esnafımız intihar etmişti. Böyle hikayelerin, acılı bir dönemin yaşandığı Türkiye’de 128 milyar doları Türkiye’nin hayrına harcamak zorunda kalmış olabilirsiniz. Bunu açıklayacaksınız.
Ama öyle değil, sırf seçim kazanmak için, doları düşürmek için satılan bir sistemle karşı karşıyayız. ‘Ben yaptım kardeşim, sebebi budur’ diyemedikleri için bu sorunun sorulmasından çok rahatsızlar.

Damat bakan konusunda görevini iyi yapamamış olması sebebiyle, ekonomiden anlamıyor olması sebebiyle, ekonomiyi bu hale düşürmeleri sebebiyle bu zaafiyetleri gündemde tutan bir siyasetçiyim. Kendi aramızda zaman zaman damat uzmanı deniliyor bana. O nedenle sayın Kılıçdaroğlu sormuş bunu. Nerede olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Özel hayatında kendisine mutluluklar dilerim ama görev yaptığı süre içerisinde sorulara cevap vermek zorundadır damat bakan.

Gözünüzü kapatın… İyi Parti kurulmamış olsaydı bugün nasıl bir Türkiye’de neleri konuşacak olacaktık? SP’ye, CHP’ye ve Genel Başkanlarına çok büyük saygım var. Her birimiz birbirimizin rakibiyiz. Ayrı problemlere farklı farklı çözümlerimiz var. Ama bugünün şartlarında rekabeti hafiflettiğimiz bir süreçteyiz. Ama bu hakkı İyi Parti’ye teslim etmek zorundayız. 
Sayın Erdoğan çok basit bir algoritmayla ülkeyi yönetti. 2010’a kadar vesayet diyerek askere ateş etti, 28 Şubat’ın şuur altına ateş etti. CHP’yi başından beri düşman kuvvetler ilan etmişti, özellikle sayın Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçilmesinden sonra inanılmayacak derecede çirkin sözlerin havada döndüğü ama her birinin vatandaşın şuur altındaki alanlarına ateş ettiği kutuplaştırma hareketiydi. MHP’nin Genel Başkanına canı istediği zaman söverdi. Bu bir teknik.

“MHP’NİN OYU ÇOK DÜŞTÜ”

FETÖ’nün başı olan kişi ‘ölüler bile kalksın oy kullansın’ demişti. 2011 seçimlerinde konsolide oldu seçmen, o da tamam. 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. 2015 seçimlerinde birden küt diye Ak Parti’nin oyları tekrar düştü, tek başına iktidar olmadı. Işık hızıyla olaylar gelişti. Sayın Davutoğlu hükümet kurmaya çalıştı, olmadı, 1 Kasım’da seçime gidildi. MHP’nin oyu çok düştü, %49’a çıktı Ak Parti’nin oyu. O andan itibaren yeniden bir sistem tartışması çıktı.

Bir gün sayın Bahçeli dedi ki, ‘Nasıl olsa halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ile eski Cumhurbaşkanının yetkileri çatışıyor. Yetkilerini aşan bu kişiye göre Cumhurbaşkanlığı sistemini değiştirelim. Türk işi bir sistem kuralım’… Sonra anlaşıldı ki, partili Cumhurbaşkanlığı sistemiymiş. 


Bu algoritmayla gelindi, İYİ Parti kuruldu. Haklı çıka çıka, muhalefeti oluşturan insanlar, kanaat önderleri ve bütün muhalefet partilerini katarak söylüyorum, hepsi haklı çıktılar. Fakat algoritmayı bozan İYİ Parti oldu. 

Şimdi ne oldu? Partimiz kurulur kurulmaz seçime gidilince, İYİ Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener bir kadın, kimsenin beklemediği bir çözüm buldu. Gitti sayın Kılıçdaroğlu’ndan 15 milletvekilinin (bir kere daha kendisine teşekkür ediyorum) partimize geçmesini istedi. Türk siyasetinde ilk kez olan bir şey değil bu. Bir demokrasi tutumu. Sayın Kılıçdaroğlu ve 15 milletvekili arkadaşımız demokrasi kahramanlığını ve demokratik tutumu gözlerini kırpmadan yerine getirdiler.

Eğer 31 Mart’ta CHP’ye ‘hadi beraber seçime gidelim’ demeseydik İstanbul, Adana, Ankara ve Antalya alınabilir miydi? O umudun tazelenmesi anlamına gelen bir durumdu.

İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesi iktidar partisinin bütün dengesini bozdu. ‘Ne yapılırsa yapılsın bunlar yerinde oturur’ kanaati yıkıldı.
İstanbul öyle bir parasıl güçmüş ki, Yenikapı’daki arabaları gördünüz. Ne kadar lüzumsuz, cebe para koymak için yapılmış proje varsa İstanbul’dan çıkmış. İstanbul parasal bir emzikmiş. Dolayısıyla sadece İstanbul’un değişmesiyle, şu yolsuzluğun ve haksızlığın ortadan kalkması bile muhalefetin yarına güvenle bakan hale gelmesini sağladı.

“PANDEMİ VE 3. DALGA KONUŞULUYOR”

20 Ocak 2020’de de yün yumaklarını reddeden kişi benim. Gittik Anadolu’yu gezmeye. Bugün küçük bir kamuoyu yoklaması yaptım. Durum nedir, ne yapıyorsunuz diye insanları arıyorum. Bugün televizyonlarda şu anda konuşulan, yeni Anayasa veya başka bir şey konuşulmuyor. 
Sungurlu’da yaşayan bir müzisyen açım diyor, çocuklarımı mı kendimi mi öldüreyim diyor, onu konuşuyor.


Kayseri’de bir genç 4 senedir işsiz olduğunu, annesinden babasından harçlık almaktan bıktığını söylüyor. Geçmişin sağlam Ak Partilisi bu arkadaşımız.
O kadar acı ki… İstanbul’da otistik kız kardeşine bakan bir kadın diyor ki, alışveriş yapmam lazım, bir kuruşum yok, sizde vardır, belediyeden acaba kart geldi mi… Bakın para istemiyor, işin içinde üçkağıt yok. 


Pandemi konuşuluyor, 3. dalga konuşuluyor. Lebalep kongreler, bir kişinin beş maaş birden alışı, bu hoyratlık, kibir, o pis dil konuşuluyor. 


Gençlerle, Z kuşağıyla farklı bir çalışma biçimi yürütüyorum, onlar bana öğretiyorlar. Her hafta iki zoom toplantısı yapıyorum, çeşitli yaş gruplarından, çeşitli cinsiyetlerden.

Bir genç kız dedi ki, sizden rica ediyorum, siz bağırmayın… Dolayısıyla gerçek gündem bambaşka bir şey. Bunu örttürmeyeceğiz. 128 milyar doları sormaya devam edeceğiz.

Bugün sayın Koca’nın da bir açıklaması oldu. Çok üstüme alındım. Müslüman Uygur Türkleri’ne soykırımın hası orada yapılıyor. Kadınların kocalarını alıyorlar, kereste gibi Çinli adamlar konuluyor evlere. Kamplar var. Köle gibi çalıştırılıyor insanlar. Bu arkadaşların hassasiyetle üzerinde durdukları şey de Müslümanlıktır. Gerçi Rabia’yı da unuttular, o işarete yol açan şehit Esma’yı da unuttular. Sayın Koca’ya yazıklar olsun ki, Çin ile aramızdaki hassas konuları kaşıyarak, o Müslüman Türk kadınlar, Uygur kardeşlerimiz tecavüze uğruyor, soykırıma uğruyor. Aramızdaki hassas konuları kaşımakmış… Yazıklar olsun, böyle bir şey olabilir mi?

Biz hakkın ve hakikatin peşindeyiz. Aşı meselesinde çuvalladılar. Pandeminin en başında konuştuğumuzda insanlar sayın Koca’ya şüpheli bakıyorlardı. Ben dedim ki, Sağlık Bakanı böyle giderse iyi gidiyor, bir çabası var. Ümitliydik bu arkadaştan. Sayın Erdoğan da başlangıçta şöyle bir baktı. Sayın Erdoğan pandemiyi kendi siyasi geleceğine fırsat gördü. Bu kovid herkesin başında bela ama o krizi herkes yönetti. Ama bizimkiler pandemiyi değil algıyı yönetmeye çalıştı.

“EN İYİ İHTİMALLE TÜRKİYE’DEYİZ”

Sayın Erdoğan her zaman olduğu gibi bu işin sorumluluğunu da sayın Koca’nın üzerine yıkacaktır, elini yıkayıp çıkacaktır. Çin elçiliği resmen tehdit etti, hakaretin ötesinde davrandı, büyükelçiyi bakanlığa çağırdı ve çay ikram edip yolladılar sanırım. 
Sayın Erdoğan elini yıkayıp suçu Koca’ya bırakacak ama Koca da suçu bana bırakmaya çalışacak. Zor.

Şuur altı ortaya çıktı. ‘En kötü şartlarda Türkiye’deyiz’ dedi. Biz de ‘En iyi ihtimalle Türkiye’deyiz’ diyoruz.

Pandemi bir kriz. Bu krizi yönetmek için istişare edilecek, fikir danışılacak hafızaların ve kurumların olması gerekiyordu. Devlet hafızasını yok ettiler. Bakan Yardımcıları var, müsteşarlar gitti. Demokratik bir devlet kurallar bütünüdür. Tek adam sistemine geçildikten sonra her bir konuyu sayın Erdoğan yönetiyor. Bir insanın bu kadar çok şeyi bilmesi mümkün mü? 

En başında kapıları kapatın dedik. En az 2 – 3 hafta kapatın ama kapattığınız zaman da esnafa kredi verin, kişi başına aile geçimi yardımı yapın dedik. Çünkü Türkiye’de üretilenin tüketilmesi için buna ihtiyaç vardı.


Bir kriz oldu, kapanmaz dendi. 100 milyar liraya yakın bir paket açıklandı. Baktık ki, müteahhitlerin ellerindeki konut stoğu tükensin diye uğraştılar. Aldı insanlar ucuz krediyi, dolar yaptılar. Halbuki bizim dediklerimiz yapılabilse, insanlar ihtiyaçlarını alacaklardı. Sanayici üretecek, işçi maaş alacak, esnaf malını satacak, tüketici de gelip alacak. Tam tersine müteahhit zenginliğine gitti iş.

Bugüne gelirsek, 3 haftalık bir kapanma kararı verdi sayın Erdoğan. O konuşmasını dikkatle dinledim, yüzde 70’i siyaset ve dış politikaydı. %30 civarı da kapanmaya dairdi. 


Her kriz gayriciddi biçimde yönetiliyor. Büyük resme bakarak adımlar atılamadığı için, lebalep kongreleri de hatırladıktan sonra üçüncü dalgayı yaşıyoruz.

Bu ucube sistemi değiştirmeden sorunlar çözülmez.

Bir Şeyler Yazın...

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

News TR sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et